
Viyana semalarına doğru yeni ufuklar, yeni maceralar, yeni tecrübeler, yeni yeniler görmek üzere berbat bir dönemi geride bırakıp, binbir dereden su getirip psikolojiyi bozduktan sonra hava alanına geldiğimizde ailemiz ve arkadaşlarımız eşliğinde duygusal ve mutlu bir uğurlama ile ayrıldık devlet-ül âlâ dan. Gitmeye hazırlanırken ne götürsem derdi daha sonrada bu bavul çok ağır oldu derdi gerdi gerdi. Bir yığın kontrollerden geçildi. Free shoptan gerekli alışveriş yapıldı. Derken "kâh çıkarım gökyüzüne
seyreylerim âlemi, kâh inerim yeryüzüne seyreyler âlem beni" demek üzre yerden

10360 metrecik havalandık. Bulutların üstünde aşağıdaki havadan bi haber pamuk ülkede süzüldükte süzüldük. Kaptan pilot konuştu, hostesler servis yaptı, müzik dinlendi derken iki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra karlarla kaplı bir tarlaya indik. Hayallerdeki Viyana imajı birden tehlikeye girdi. Atatürk Hava Limanı'na göre oldukça sessiz ve bence küçük bir hava limanında bizi karşılayan arkadaşımız eşliğinde Viyana yollarını aşındırmaya başladık. Bir banliyö treni bizi merkeze götürdü. Sonra bir tramvay bizi gideceğimiz sokağa kadar götürdü. Raylardan ayrılmayan bu yolculuk olabildiğince hızlı sorunsuz ve planlı görünüyordu. Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun gördüklerimi anlatıyorum arkadaşım. (duydum ki anti kilişe timi yoldaymış aman abi bu seferlik affedin). Alelade geçiştirilen kahvaltı sonrası ver elini Viyana strasse leri dedik ve atladık tramvaya. (yürümek yok arkadaşım nasıl bir iştir anlamadım). Viyana'ya daha önceden gönderdiğimiz bizi hava limanından alan arkadaşımız eşliğinde şehr-i Viyanayı tavaf etmeye başladık. Ama garip bi durum vardı ki ortalıklarda görünen kimse yoktu. Ne bir araba ne de insanlar. Gördüğümüz bir kaç kişiyse kendini alışveriş merkezlerine süper marketlere atıyordu. Ve o malum soru geldi...
- .......? (sessiz sinema gibiydik Alican bana ben ona bakıyordum ve mimiklerle sorulan sorunun tercümesi şuydu; abi noooluyo yaaa? Nerde olum bu insanlar? Herkes neden alışverişe tutuluyo? Abi nedir? )
Evet bu soruların hepsi sadece bir bakışla soruldu. Daha sonra karşılaşacağımız garipsemeler içinde bu durum defalarca olucaktı ve böylelikle "EBLING in VIENNA" maceramızın ilk
eblemesini geçirmiş olduk.
- puhahahahaskdlancwercmkşasccşqarfc...!!! (durum karşısında Erman'ın -hikayenin başından beri bahsettiğim bizi alan ve bahsi geçen gezide bize rehberlik eden aso insan- kahkahaları)
to be continued...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder