ÖNERİ!

Tripping in Europa serisini Milan dan itibaren yukarıya doğru okumanuz önerilir. Sırayla yazdığım için sondan başa doğru gidiyor blogta. =)

6 Şubat 2009 Cuma

Ebling in Vienna series Volume 2

Viyana'da ilk akşam. Yol yorgunluğu olur değil mi normalde! Yok abicim; kaotik memleketimiz İstanbul'u geride bırakıp ne idüğü belirsiz (zamanla aslında fazla belirli olduğunu anlıycaz) bir doğu bloğu şehri. Biri doğu blogu mu dedi? Hayır! Aslında şehir konuşuyor. Hatta bas bas bağırıyor. Nedense çok gerginim. Berbat bir psikolji içine girdim. Geri dönmek istiyorum ama dönemeyeceğim ve dönmemem gerektiği kesin. Kendimi "The Pianist" filminde Wladyslaw Szpilman gibi "Schindler's List" te gibi hissetmeye başladım ve tarifsiz psikozlar içinde buldum. Her an blok blok dizilmiş kalın duvarlı, çift kat pencereli, monoton, heybetli ama soğuk binalardan bağıra bağıra biri çıkacak ve hemen arkasından bir nazi subayı onu elinde silahıyla koşturacak ve hatta gözünü bile kırpmadan oracıkta yolun tam artasında vuracak ..... Offf! Bu nasıl bir hava. Önce hava soğuk diye taktığım atkı beni boğuyor sanıyordum ama ne kadar gevşetsemden hala aynı hava beni boğmaya başlayınca anladım ki mevzu başka.  Kendimi bu psikozdan kurtarmam lazımdı. Uzun süren bu daralmalardan sonra birden bir metro durağının tünel yolunun cephe kaplaması beni bu psikozdan birden uzaklaştırdı. Oooohh.. Ohh beee.. Ohhh! Gördüğüm şey beni kısa bir anda The Pianist filminden alıp Amadeus a götürdü. Barok dönemim göbeği. Klasik müzik ama bu defa katlim değil. Bir anda faşist nazi karakterinden müziğin kalbi ambiyansına büründü şehir gözümde. İhtiyacım olan şey buydu. İyi geldi. Oh! 

Şehrin iğrenç doğu bloğu psikolojisinden kendimi yeni kurtarmıştım ki; gelirken almadığımız bir kaç ihtiyacımızı almak için Türk mahallesi'ne gittik. Niye gittik ki! Zaten aylardır gördüğüm manzaralar yüzünden, doğru gitmeyen düzeni, saçma sapan olayları, adaletsiz adalet sistemi, kendini eğitememiş eğitim sistemi, sağlıksız sağlık sistemi, var olan bütün birikimini hiçe sayıp bitiren asimile olmuş kültür varlığı ile beni iyice kendinden soğutan sözüm ona Türk lerin burda da kendilerini belli etmeleri gerekiyordu sanki. Aman Allahım! Geldiğimiz günden beri karşılaştığımız düzen, temizlik, sessizlik, saygı.... Ara ki bulasın. Pazar yerinde bağıranlar, ışık dinlemeden kendini arabaların önüne atanlar, yüksek sesli müzikle geçen arabalar, kendi vatandaşını kazıklamayı kendine görev ad edenler... Görmeden bu böyle olmamalı bizde bi yanlışlık var diyordum.  Doğrusunu gördüm, bu doğrunun içinde hala yanlışa koşan ısrarcı tutum beni benden aldı. Bir kez daha: Olmuycaz biz!
to be continued...

1 yorum:

  1. tekrar söylüyorum ve büyük ihtimal tekrar söylicem ''memleket mi gördün sennn'' hadı baaaaa!!!

    YanıtlaSil