ÖNERİ!

Tripping in Europa serisini Milan dan itibaren yukarıya doğru okumanuz önerilir. Sırayla yazdığım için sondan başa doğru gidiyor blogta. =)

8 Şubat 2009 Pazar

Ebling in Vienna series Volume 3

Disgusting!!! - Varan 1: Offff... Böyle bişey olamaz. Burdaki housing kurumu beni öyle bir odaya verdi ki, toplamda 5 saniye kalabildim. Afrikalı bir abimiz artık nasıl bir pislik içindeyse odada tarifsiz bir koku tabii ki direk kapıyı suratına kapatıp kaçtım. (Bir daha da gitmedim. Kuruma durumu anlattım temizlikçi gitmiş, kokudan kendinden geçmiş, hemen akabinde elemanlar 50€ ceza yemiş o derece) Result: Bir titizseniz  Asyalı ve Afrikalılardan uzak durun
Disgusting!!! - Varan 2: Her yeri saran Türk büfecilerimizden (şaka gibi görmeniz lazım her köşe başındalar çok yoruyolar) - (gece açık olan tek yiyecek mekanı malesef bunlar ama) gece açıkıp hot dog denemesi. Tabii ki domuz etli ve tabii ki berbat. Result: Damak tadınız hassassa ağır şeyleri kaldıramıyorsa denemeyin.
Disgusting!!! - Varan 3: Şikayetten sonra geldiğim yerde aynı katta kaldığım Bangladeş'li iki elemanın hergün yaptığı garip etli ve içinde zilyon tane baharatın soğan sarımsak gibi bir dünya koku elemanın bulunduğu berbat yemeğin temizlik anlayışı olmayan bu tayfanın hiç bir temizlik ve havalandırma yapmaması sonucu bütün koridoru kaplayan koku. Result: (bkz: result 1)
Disgusting!!! - Varan 4: Önü
müze gelen ilk ulaşım aracına binip gezip görme konsep
tli turumuzun sonunda geri dönüş yolunda her metro istasyonunda olan yine Türklerin işletimi altına olan Kebap-Pizza lardan birinde farklı görüntüsü nedeniyle denediğimiz bulamaç şeklindeki döner. Aman aman sakın haaaa. Biz yaptık bir hata kalp, damar, miğde vs. vs. sağlığınız için uzak durun. Result: (bkz: result 2)

Bunlar ilk 4 gün için başımıza gelen kötü şeyler. Şimdi gelelim iyi olanlara.
Viayanadaki 3. günümüz, mesayi günü, baya bir 
yeni olduğumuz bir an yani. Erman bizi yanlız bırakmış biz ilk defa yalnız kalmışız tüm gün ordan oraya koşuşturup işlerimizi halletmişiz falan ama tüm bu koşuşturmaca içinde gazı alıp akşam için konser planı yapmışız. Baya hızlıyız yani. Neyse efenim akşam kısa bir dinlenmenin ardından giyinip kuşanıp hiç bilmediğimiz bir yerde olan konsere doğru yola çıktık. Haritadan adresi yaklaşık olarak bulup gerekli güzelgah üzerinde yolculuk başladı. Yer hakkında pek bir fikrimiz olmadığı için ve hala güzel ülkemin alışkanlıkları girişte kuyruk olur falan filan gibi faktörleri göz önünde bulundurarak biraz (bunun biraz değil yaklaşık bir buçuk saat olduğunu sonradan anlıycaz) erken çıktık yola. Neyse efenim biz algılayabildiğimiz kadarıyla ulaşabildiğimiz son noktaya ulaştık fakat hala konser alanına ulaşamadık ve yolda gördüğümüz bir iki kişinin de yer hakkında en ufak bir fikri yoktu. Biraz umutsuz halde bir ileri bir geri voltalarken yolun karşı tarafında tam konsere gidebilecek tipte birini gördük. Tabii ki bu fırsat kaçmaz arkasından koşup yetişip konser a
lanını sorduk. Ve işte o inanılmaz cevap: Yeeeaa i now. i am going there. come with me. Aman allahım öyle tarifsiz mutluluk içindeki halim Türkçeye çevirmeye yok mecalim deyip; really! ohh finally. we ask some people but no one knows that place! we r gettin dispairing. bla bla bla... neyse yolu bilen abimizle yol boyu devam eden yolumuz sırasında abimiz
 konserde çalacak olan gruplardan birinin gitaristi olduğu öğrenilir ve hemen akabinde gelen teklif aklımızı başımızdan alır. Bilet almadıysanız davetlim olarak gelebilirsiniz. 
- .... (alican bakar)
- .... (ben bakarım)
yeeeess. ve böylelikle Viyanadaki ilk konserimize bedava girmiş olduk.
*Konserle ilgili bir iki detay: Konser alanını önce fabrikaya benzetmemiz ve galiba nazilerin fırınlarından biri falan diye düşünmemiz, fakat daha sonra mekanın eski bir genelev olduğunu öğrenmemiz. (metal konseri için inanılmaz bir tercih) Bütün duvarlar grafitti olması. Konser asla bizdeki gibi değil, söylenen saatte kapı açılması ve konserin başlaması. Oldukça ateşli bir konser olmasına rağmen muhteşem havalandırma sistemi sayesinde bir gram terlemememiz ve zerre sigara dumanı olmaması. Hiçbir kavga gürültünün olmaması. Grupların inanılmaz başarılı olması. Ses sistemlerinin muhteşem olup tüm enstrumanları duyabilmemiz.

Bir diğer güzel şey ise şu an kaldığımız odanın çok güzel ve temiz olması. Ayrıca Tuna Nehri manzarası da inanılmaz. Bira
nın sudan uçuz olması sebebiyle dolabımızın bira dolu ve manzaraya karşı keyif yapabiliyor olmak master card reklamının sloganını hatırlatıyor. Bu keyfi yaşamak paha biçilemez...



























to be continued...

1 yorum: