ÖNERİ!
13 Ocak 2010 Çarşamba
19 Temmuz 2009 Pazar
Tripping in Europa - LYON
Siena’ dan beri devam eden bol adrenalinli bedava yolculuk planlandığı üzre Lyon’ da bitti. Maddi yada başka bir sıkıntı yaratmamış olması oldukça sevindirici tabii ki. Fransız insanı İngilizce bilmez, gıcıktır, hele polislere hiç dalaşma gibi daha önce aldığım uyarılara rağmen hem trende hem de telefonla arkadaşıma ulaşmak için yardım istediğimde söylenenlerin aksine gayet yardımcı olmaya çalıştı aman bulaşmayın denilen Fransız polisleri.
Barış’ a ulaşıp Kırım-Kongosuz kenemizden kurtulduktan sonra bir gece gezintisi yaptık Lyon da. İlk intiba oldukça güzeldi. Biraz dolaşıp yorulduktan sonra (sanki hiç yorgun değilmişim gibi) eve geri döndük. Barış’ ın enfes menüsüne mukabil (nasıl bir cümle olduysa bir yandan menü bir yandan mukabil :D) uzun zamandır görüşememiş olmanın biriktirdiği muhabbetleri dökdükçe döktük. Erken yatarız yarın sabahta erken kalkar gezeriz geyiğinin ilk ayağını böylece yalan etmiş olduk her zaman ki gibi.
Neyse ki sabah erken kalkma seramonisi yalan olmadı ve erken denebilecek bir saatte kalkıp gezintimize başladık. Barış’ ın meraklı olması Lyon tarihçesini öğrenmiş olması oldukça faydalı oldu bu gezi sırasında. Hemen edindiğim bilgileri paylaşayım efendim:
Benim açımdan oldukça ilginç ve çok şanslı bir olay da Lyon minyatür müzesini görmem oldu. Starwars taki ropot arkadaşımız R2-D2 nin filmed kullanılan orjinal maketi ve ışın kılıcı başta olmak üzere, V for Vendetta nın filmed kullanılan orjinal maskesi, Terminatör filmindeki Arnold Schwerzenegger’ in yarı insane yarı robot görünen yüzünün maskesi, ayrıca Les Perfume (Parfüm) filminin orjinal sahne dekor maketleri gibi bir çok maketin içinde bulunduğu ayrıca bunlardan ayrı binlerce birbirinden güzel maketin olduğu bir müze.
Fourvière Kilisesi Lyon’ u tepeden seyreden krallık zamanında soylu zenginlerin malikanelerinin ve avlanma bahçelerinin bulunduğu şimdilerde ise yine zengin ailelerin müstakil evlerinin bulunduğu bir alanda tüm heybeti ile duruyor. Bilenler bilir bilmeyenlere de şimdi ben anlatayım Fransa özellikle de Lyon ışık ilistrasyonları konusunda dünyada en iyilerden biridir. Bunun sebebi oldukça eski bir dönemde, Lyon veba salgınından kırılmaktadır ve buna bir türlü çözüm bulamazlar. Durum her geçen gün daha kötüye gider. Çaresiz kalan halk bu kiliseye çıkar ve mum yakarak bu beladan kurtulmak için tanrıya dua ederler. Bu olaydan kısa bir sure sonra şehirde veba son bulur. Lyonlular ışığın kendilerini beladan kurtardığına inanır ve o yıllardan beri her yıl Kasım – Ocak ayları arasında ilk zamanlar mumlarla şimdilerde ise ışık festivali olarak devamını getirdikleri gelenekleri ile şükranlarını sunarlar. Bu festivalin adı Fête des Lumières (Işığı anma).
Lyon ayrıca Vélos de Ville yada City Bikes olarak bilenen şehirde belirli yerlere konulan istasyonlardan alınan belirli bir zaman dilimine kadar ücretsiz yada cüzi ücretlerle sağlanan şehir bisikleti uygulamalasını dünyada ilk uygulayan şehir. İlk olmasına şehirdeki diğer tüm mataryaller gibi (çöp kutuları, bilet otomatları, turnikler, tramwaylar, oyun parkları, banklar, vs.vs.) rağmen oldukça işlevsel ve tasarımsal. Tam bir tasarım şehri.
Bu güzel bilgilendirici geziden sonra yorgunluğumuzu atmak için eve gittik. Yine bir Fransız klasiği olan rokfor ve emmantel kaşar eşliğinde leziz bir şampanya ile yurgunluğumuzu attık.
Ertesi gün sabah yine erken başlayan günde once ilk defa yapacağım bir yolculuk için rezervasyon yaptırmak için tren garına gittik. İtalya Interrrail Pass im ile Fransa’ da Lyon dan Paris e 3€ ya rezervasyon yaptırdım. Rezervasyon için sırada bekleniyor normal olarak. Bende bekleyip yapmıştım. Benden sonra gişe görevlisi gişeyi kapatıştı. Fakat ben soracağım birşeyi unutmuştum. Tekrar sormak için bu defa gişe kapalı olduğu için sıraya girmeden görevlinin yanına gittim. Bunu gören güvenlik görevlisi hemen olaya müdehale etti. Neyse ki görevli olayı izah eder bir hareketle güvenlik görevlisini uzaklaştırdı. Tren o gün öğleden sonraydı. Zaman kısıtlı olduğu için kısa br gezinti yapıp bir kaç hatıra eşya aldık. Bu sırada SuperRock adında öksüz doyuran cinsten bir sandwich yiyerek bir ara verdik. Bu arada yorgunluktan ve muhabbetin koyuluğundan zamanın nasıl geçtiği anlamadık. Trenin kalkmasına 15 dakika kaldığını anladığımızda tüm o ağır hareketler birden coştu ve Trene son anda yetiştik. Veda faslını dahi trenin kapısında ben trenden Barış peronda durarak yaptık.
4 Temmuz 2009 Cumartesi
Tripping in Europa - ONE WAY TICKET
Tripping in Europa - PISA SIENA
3 Temmuz 2009 Cuma
Tripping in Europa - LUCCA-PISTOIA-COLLODI
Collodi Villa Bahçesini gezerken ayağıma davetsiz bir misafir geldi. Bizde Kırım Kongo adıyla nam salan kene ayağıma yapıştı. Ortam bir gerildi. Bir stres endişedir yürüdü. Neyse kenenin ve yorgunluğun ekkisiyle turumuzu tamamlayıp birde hemen yakındaki Pinokyo Parkına gittik. Özetle böyle manasız, böyle saçma bir park olamaz. neyse efendim. Tekrar bisikletlerimize binip hastanenin yolunu tuttuk. Hastanede bana hiç bir aciliyeti yoktur raporu verildi ve 3 saat bekledikten sonra hiç bir tedavi görmeden hastaneden ayrıldık. Lucca ya geri döndüğümüzde saat baya geç olmuştu. Uzun arayışlar sonunda yemek yiyecek biryer bulduk ve o günü de kurtardık. Benim yemek yiyeceğimiz yerde adama sorduğum müthiş soru:
20 Mayıs 2009 Çarşamba
Tripping in Europa - FIRENZE
Firenze