ÖNERİ!

Tripping in Europa serisini Milan dan itibaren yukarıya doğru okumanuz önerilir. Sırayla yazdığım için sondan başa doğru gidiyor blogta. =)

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Tripping in Europa - FIRENZE


Roma' da kaybolmanın eşiğinden döndüğümüz geceden sonra sabah erkenden kalkmaya çalışma cabaları içinde, apar topar hazırlanmalarla Roma Termini' den ayrılıp Firenze' ye (Floransa) doğru yola çıktık. Bu koşuşturmacalı hazırlanmanın vazgeçilmez ürünü olan "- Tüh! Şuyumu unuttum." nidaları eşliğinde Firenze' ye ulaştık.
Hostelimiz Firenze' yi tepeden gören şahane manzaralı bir Camping Hostel di. Viyana dan sonra böyle yemyeşil ve sıcak bir yer baya iyi geldi. Kar yok, rüzgar yok daha ne.. Hostel bahsettiğim gibi Camping Hostel karavanını kapan gelmiş, bizim gibi karavanı olmayanlarda çadır kiralayıp yemyeşil bir doğanın içinde mis gibi takılıyor. Firenze' ye bahar veya yaz aylarında gidicek olan arkadaşlara bu mekan şiddetle tavsiye edilir.



Firenze


Çadırlarımıza tenis kortu arabalarıyla gidip eşyalarımız bırakıp hazırlandık ve Firenze turuna başladık. Önce hazır manzarayı bulmuşken ve zamanımız varken bu manzarada birşeyler yiyelim diğerek yakınlardaki büfelerden birine gittik. Sandwich olayı İtalyanlar tarafından çözülmüştür demek doğru olur sanırım. Ekmeği, kullanacağın et, peynir çeşidi, sos, ve malzemeleri kendin seçip "Panini" denen sandwichini hazırlatıyorsun ve oldukça da ekonomik.


Peyzaj Mimarlığı Tarihi diye bir ders almıştık 1. sınıftayken. O dersin içeriğinde en önemli yere sahip bahçelerden biri "BOBOLİ BAHÇESİ." 16. yy. da Firenze ve Toscana nın büyük dükü Medici ye ait sarayın bahçesi. 45.000 metrekareye yakın bir alana Arno Nehrinden beslenen havuzları, grottoları bu bunları süsleyen barok heykelleri, bir birinden özenli budama sanatının (Opus Topiarum) örnekleri ile donanmış büyüleyici bir bahçe. Bizde PeyzajTeam olarak tabii ki bu bahçeye ziyarette bulunduk.








Geziden sonra Ponte Vecchio' ya giderek Yiğit' i aldık ve yolumuza devam ettik. Ponte Vecchio (Eski Köprü) 14. yy. da tamamlanan Arno Nehri üzerindeki en eski köprüdür. II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar nehrin üzerindeki tüm köprüleri bombalamışlar fakat sadece bu köprüyü korumuşlar.

Ponte Vecchio (Eski Köprü)

Yıllar önce Discovery Channel da Ankaralı görme engelli ressam Eşref Armağan'ın Amerikada Toronto Üniversite tarafından elleri ile dokunarak görme ve perspektifi algılayabilmeyle ilgili bir çalışması vardı. Bu keşif için ressamı Floransaya getirerek 1413 ünlü Rönesans mimarı Felipo Brunolesci' nin perpektif yanılsamasını keşfettiği Dhorma kilisesinin vaftizhanesini bu perpektif yanılsamasını algılayıp algılayamayacağını görmek istemişler ve ressamın bu vaftizhaneyi resmetmesini istemişlerdi. İlk kez o zaman görüp bende merak uyandıran bir yerdi Dhorma meydanı. Boboli Villası' ndan gelen dar yoldan ilerlerken kilisenin dev kulesi göründü ve işte o an dedim. Oldukçe etkileyici bir kilise ve vaftizhanesi. Hakkında ne hikayeler ne hikayeler. Ama görmek bir başka güzel oldu. Yedi kişilik seferi ekibimiz burda kısa bir mola verip şahane İtalyan dondurmalarına dadandı. Bir süre bizde perspektifi keşvedelim dedik.

Dhorma Kilisesi





İnterrail Sefer Ekibi

Bir nev-i "İlk Kurşun" anıtı

Ertesi sabah her ne kadar erken kalkmaya heveslensekte kâh yorgunluk, kâh havanın soğukluğu (çadırda sabah ayazı bir başkadır) gibi bir takım bahanelerle 9 gibi kalktık ve Avrupanın en büyük müzelerinden biri olan Ufficio Müzesine gittik. İnanılmaz uzun bir kuyrukta bekledik bu sırada araya kaynayanlar bayıp gidenlerda tabi ayrı bir dünya. Sonunda müzeye girdik. Hemen ilk anekdotla başlayayım.
Gülce müze görevlisine sorar: -Burası kaçıncı kat?
Görevli cevap verir: -İki!
Gülce tekrar sorar: -Peki 1. kat nerde?
Görevli cevap verir: -Aşağıda!
Biz: -Ahahahahahaahha...!
Neyse efendim bu inanılmaz diyalogtan sonra yaklaşık beş saat sürecek olan gezimize başladık. Ya tamam müze çok başarılı olabilir ama artık bana İsa, bebek İsa, Meryem ve bilimum hareli hrıstiyan portreleri görmekten efendime söyleyim haç tır asadır görmekten gına geldi. O beş saat nasıl geçti artık bilemedim.


Ufficio Müzesi

Günün sorusu: "Hanım Deyvit' in (David/Davut) pipisi nerde? Şimdi burdan isim vererek kendisini üzmek istemediğim arkadaşımız, "sözde" bize Davut heykelinin aslını bulma vaadiyle rehberlik ederek umut tacirliği yaptı ve o müze senin bu müze benim gezindik durduk. Sonuç olarak en baştan itibaren gördüğümüz meydandaki sahte heykelle yetindik tabii ki :D.


Davud/David Heykeli - Michelangelo

San Lorenzo Basilica' sından:







Anadolu Haritası



İtalya' ya Floransa' ya kadar gidilir de Toskana Vadisine Medici Villası'na gidilip "limonlu teraslar görülmez mi? Bizde hem mesleki hem kültürel eksiklik yaşamamak adına koyulduk yola. Yemyeşil bir doğanın göbeğinde yolları aşındırıp ulaştık vadiye. Vadiyi tamamen gören bir tepede durdu otobüs. Önce mazaranın keyfini çıkardık. Kahvelerimizi yudumladık. Sonra villanın kapısına dayandık. Zili çaldık fakat ses veren bayan bizi kabul etmedi. Tam bunalıma girmek üzereydik ki, bir bayan bize villayı görmenin ve vadiye inmenin başka yolu olduğunu söyledi ve tarif etti. Bizde mutluluk içinde gezimize devam ettik.
Medici Villası - Limonlu Teraslar

Peyzaj Team at Tascana


Toskana Vadisi

İtalya' ya gelinirde spaghetti yenip şarap içilmez mi? mi? Tabii ki yenir. Bizde hemen kendimize uygun bir yer bulduk ve ziyafete başladık. (bkz: Hakan' la Geziyorum Programı Star TV :D) Şık bir Floransa meydanında şık bir restoranında sokak şarkıcılarının müziği eşliğinde Tuğyan ve Yiğit le hoş sohbet eşliğinde İtalyan mutfağının konuğu olduk. Her ne kadar spaghetti niyetiyle gitsekte pesto soslu penne ve toskana bağlarının leziz şaraplarıyla coştuk. Yapmadan dönmeyin denilesi.
Gün geçmiyor ki bir garipliğimiz daha yaşanması volume artık bilmem kaç:
Yemek dönüşünde gezinmemiz aheste çek kürekleri tadında takılmamız sebebiyle son otobüse kaldık. V.Yiğit.Y. kod adlı arkadaşımız sigara isteği sebebiyle o saatte uzun arayışlara girmemiz sebebiyle o son otobüsü de kaçırırız. =) Akılsız başın cezasını tabii ki o saatten sonra ayaklar falan çekemez. Dolayısı ile ceza Yiğit' e patlar ve kendisi bizi taksiyle hostele götür. Fakat gelin görün ki taksiden indiğinde Yiğit' i bir stres alıp gider kısa bir süre sonra arkadaşımızın sigarayı takside düşürdüğünü anlarız =) Tuğyan la birlikte gülme krizi geçirdiğimiz sırada Gülce bizi görür, olanları anlatırız ve o da bize katılır. Kahkahalarımız Yiğit' te depresyon etkisi yaratır. Neyse Tekrar yakındaki bara gidilir bu defa tütün ve kağıt alınır. Sarıp içildiği sıra bir Amerikalı arkadaş gelip sigaranız var mı diye sorarak yaramıza parmak basar. Bu da yetmiyormuş gibi iki dakika geçmeden David heykelini gördünüz mü sorusuyla bizi bizden alır.

to be continued...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder